16 Mart 2015 Pazartesi

BİR İZLENİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Geçen hafta ilk defa adalet sarayında bir ağır ceza davasına girdim. Sanık, uyuşturucu satmakla suçlanıyordu. Olayın kısa bir özetini geçmek gerekirse, arkadaşıyla birlikte Çinçin bölgesine gidip eroin alıyorlar. Arkadaşı yalnızca kullanmak için 1 paket alırken, sanık 33 paket alıyor. Eve geliyorlar ve bir tane sarıp içiyorlar. Ardından sanık bakkala inince polis tarafından yakalanıyor. 19-20 yaşlarındaki sanık TCK/188 den 10-11 yıl civarı hapis cezası alıyor. Henüz öğrenci olduğum için ve ilk defa ağır ceza davasına girdiğim için alışkın olmadığımdan mıdır yoksa gariban annesinin feryatlarıyla mahkeme salonunu inletmesinden midir bilmiyorum, fazlaca etkilendim. Aklıma Ceza hocamızın "Suçluyu kazıyınız, altından toplum çıkar." ve "Hiç kimse suçlu doğmaz, sonradan onu suça iten sebepler vardır." sözleri geldi. Evet sanık suçluydu ve cezalandırılması
doğruydu, devlet onu cezalandırmalıydı çünkü sanık, toplum sözleşmesini ihlal etmişti fakat insan düşünmeden edemiyor. Sanık en fazla benim yaşımda belki benden küçük, annesi garibanlar garibanı , babası ortalarda yok kim bilir nerede, yaşadığı büyüdüğü ortam belli, mahkemeye tanıklık yapmaya ve izlemeye gelen tiplerden arkadaş çevresinin nasıl olduğu belli... 20 yıl geriye gitseydik ve o benim doğduğum yerde doğsaydı, benimki gibi bir aileye sahip olsaydı, benim yetiştiğim ortamlarda büyüseydi ve ben de onun yerine geçseydim... Acaba o genç yine de satmak için uyuşturucu alır mıydı? Ya da ben bugün hukuk fakültesinde okuyor olur muydum? Bu, sanığı sorumluluktan kurtarmaz elbette. Hapse girmesi onun ıslah edilmesi için gereklidir ve belki de bu ceza onun için en hayırlısıdır bilmiyorum ama suç ve ceza kavramları üzerinde uzun uzun düşünmek gerektiğine inanıyorum. Acaba suçluyu ıslah etmenin yolu ona olabildiğince yüksek cezalar vermek midir yoksa ıslah edilmesi gereken asıl unsur toplum mudur? Öyle sanıyorum ki ceza kanunlarındaki süreleri ne kadar artırırsak artıralım, ne kadar çok üst sınırdan cezalar verirsek verelim, toplumu eğitmedikçe ve sosyal standartları yükseltmedikçe bir sonuca ulaşmak mümkün olmayacaktır. Bir önceki yazımda suçluların savunulması konusunda genel ve soyut bir değerlendirme yapmaya çalışmıştım fakat bu olay üzerine biraz daha özel ve somut bir değerlendirme yapmak gerekirse, ben avukat olsaydım ve bu şahsı savunması için yakınları bana gelseydi, sanırım onu savunmak ve alt sınırdan ceza almasını sağlamak için bunlar yeterli bir sebep olurdu. Peki ya Özgecan'ın katilini savunur muydun diye soranlar için ise, savunamazdım. Çünkü katilin
alt sınırdan ceza alması için savunma yapmayı vicdanım, duygularım kaldırmazdı. Ama savunulması gerekir. Hiçbir avukat savunmak istemezse baronun bir avukat atayarak onun savunma hakkından faydalanmasını sağlaması gerekir, nitekim öyle oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder